1 Aralık 2011 Perşembe

Saving Private Ryan - Er Ryan'ı Kurtarmak

"Savaş, duygularımızı terbiye eder, iradeyi harekete geçirir, bünyeyi kusursuz bir şekle dönüştürür ve insana yakın çarpışma ve ciddi durumlarda kendisini tartma olanağı sağlak."
Savaşmak belkide hiçbir insanın istemeyeceği bir durum olsa gerek. Her an ölüm duygusunu hissetmek, düşmanın nefes alış verişini ensende duymak ve bununla yaşamını sürdürmen gereken bir zaman döngüsü olsa gerek sanırım. Sanırım diyorum çünkü: Bu güne kadar hiçbir savaş görmedim, yaşamadım anca okuduklarımdan ya da izlediklerimden çıkardığım sonuçlar bunlar. Filmimizde de bunu açıkca görmekteyiz. Bir savaşın nasıl olabileceğini gözler önüne seriyor. Havada uçuşan bacaklar, bağırsakları çıkmış askerler, en yakın dostunun kucağında ölmesi, halkın yaşadığı acı durum. Bu gördüklerim beni ürkütüyorsa oraya kendimi koyduğumunda nasıl hisseteceğimi bilemiyorum, o duyguyu hayal bile edemiyorum. Bu yüzden Dünyanın en iyi Savaş filmi diye adlandırılıyor ve bunu da fazlasıyla hak ediyor.
Bir Anne, kaç çocuğu olursan olsun askere yolladığını zaman sağsalim dönmesini umut eder. Çocuğunu ya da çocuklarını kaybettiğinde ise nasıl bir acı ile karşı karşıya olur bilemiyorum. Bu acı haber ona nasıl ifade edilebilir? Bu duygunun kesinlikle tarifi yok ne bunu haberdar edecek kişi için ne de o Anne için. Bu yüzden bu duygunun tarifi için birşeyler karalamak yersiz. Bunun yerine filmde geçen Abraham Lincoln'ün bir Anneye yazmış olduğu mektubuna yer veriyorum.
"Sevgili Hanımefendi
Şahsıma sunulan, Savunma Bakanlığı'na ait dosyalardan birinde Massachusetts Savaş Koordinasyon Şubesi'nce yazılmış bir rapordan savaş alanında şerefli bir şekilde ölen beş evladımızın Annesi olduğunuzu öğrendim. Böyle büyük bir kaybın kederini dindirmek adına sarf edeceğim kelimelerin, ne kadar aciz ve nafile olacağını biliyorum. Ancak kendimi, teselliyi, uğruna canlarını verdikleri vatanın onlara duyduğu şükranda bulabileceğinizi söylemekten alıkoyamıyorum. Allah'dan, kaybınızın acısını dindirmesi ve sizi, kaybettiğiniz sevdiklerinizin aziz hatırasıyla başbaşa bırakması için dua ediyorum. Özgürlük uğruna yapmış olduğunuz bu büyük fedakarlığın karşılığı olan o muhteşem gurur, şahsınıza aittir. En içten saygılarımla." 

Film son derece akıcı, izlemeye başladığnız andan itibaren ekrana kapaklanıyorsunuz. Filmimizde yer yer kızıyor, yer yer üzülüyorsunuz, yer yer de nedensiz olsada gülümserken buluyorsunuz kendinizi. Size hissettirebileceği bütün duyguları gerçektende hissettiriyor. "Upham, Çavuş Horvath'ın yanından ayrılma! Tam burada! İç çamaşırı gibi saracağım onu, Yüzbaşım!"
Tom Hanks o zamanlar yükselen bir değer olduğunu bu oyunculukla bir kez daha gözler önüne sermiş. Jeremy Davies için ayrı bir parantez açmak gerekir sanırım. Yaşadığı psikolojik baskıyı ve üstlendiği rolün hakkından fazlasını vermiş.
“Hak et.” Hayatta kaldığın süre boyunca sana değer verenler için, senin adına birçok şey yapanlar için yaşamın bütün güzelliklerini hak et. Onları haksız çıkarmamak adına yaşayacağın her anın hakkını ver
"Akıp giden günlerin
Bıraktığı anılarla
Yalnızlığımın tenhalığında
Dalga geçtin unutulmaz anılarımla.
Umutsuzluğa hapis ruhumla,
Oturuyorum kimsecikler yok,
Ne acı bir durum!
Oturmuş dalıyorum,
Kasvet sarmış her yanı
Biliyorum yakındır,
Kaçıracağım aklımı!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder