11 Kasım 2011 Cuma

The Hurricane - Onaltıncı Raund

"Beni içeriye nefret soktu, sevgi çıkaracak." 
Film içinde barındırdığı birçok duyguyla sizin ekran başına kilitlenmenize neden oluyor. Yer yer sinirleniyorsunuz, kızıyorsunuz, yer yer haksızlığa dayanamayıp orada olsaydım diyorsunuz, yer yer sizi duygu yoğunluğuna boğup üzülmenize sebep oluyor ve Denzel'in düştüğü duruma acıyorsunuz.
Irkçılıkla başlayan bir ilişki zamanla kişisel bir savaşa dönüşüyor ve yıllar ilerledikçe başarılarla dolu bir hayat geçiren zenciyi kıskanıyorsunuz elinizden gelen ne varsa ortaya koyup onun bu başarısının göz ardı edilmesine, ömür boyu hapiste kalacak komplonun kurulmasına nail olan karaktersiz, kişiliksiz bir polis üzerine kurulu tema var filmde.
Sokakta bir kavga görsek kim gidip ayırmaya kalkar. Bir haksızlık olduğu zaman çoğu insanın yaptığı kolay olan göz yummak ve 3 maymunu oynamaktır. Oysa bu durumlara başkaldıran dürüstlüğün, doğrulun ne kadar önemli bir durum olduğunu, her ne kadar bize yalan söylememiz için bir çok şey vaat etselerde onlara kanmadan doğru yolda ilerlememiz gerektiği vurgulanmakta. Bunların yanında birçok sosyal mesajda var. Bunlar özellikle; sevgi, nefret, adalet sistemi konularında yer almakta.
Tamamiyle ırkçılık üzerine durulmadığı için, bunun üzerinde en önemli noktaya doğru bir şekilde temas ettiği için izlediğim en iyi Irkçılığı yansıtan filmdi. Bunu çok net bir şekilde söylüyorum.
Gelelim Denzel'a onun bu üstün performansı filmi beğenmenize en büyük etkenlerden biri olacaktır. Bu performansı sadece benim tarafımdan değil bütün Hollywood tarafından gözlemlenmiş ve kendisine bu üstün başarısından dolayı En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandırmıştır.
"Bazen okuyacağımız kitapları biz değil, onlar bizi seçer."
Duygularınızı sanki yaşarcasına hissedeceğiniz bir filmdir: Onaltıncı Raund.
Biyografiden beyazperde uyarlanmış olması filmin beğeni oranını artırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder